17/12/2017
ANNE OLMAK MI? YOKSA
KADIN OLARAK KİŞİSEL KİMLİĞİNİZ Mİ?
Çok küçük yaşta üzerimize fark etmediğimiz roller yüklenir. Günlük
konuşmalar ve medyada sürekli tekrarlanan konular, kadınlardan sadece çocuk
sahibi olmaları değil ayrıca bunu istemeleri de bekleniyor. Bu her yerdeydi.
Yetişkinler konuşurken, sorular sorarken "Ne zaman evleneceksin..."
"Ne zaman çocuk yapacaksın..." Bu geleceğe dair derin düşüncelerini
sanki olması gereken bir parçasıymış gibi sunuyorlar. Oysaki bir çok kadın,
kendinin ne istedigine bakmalı beklide çocuk istemiyor. Siz bunu açıklamaya
çalışırken, yani onların rolü ve kendi değerleriniz arasındaki kopukluğu,
yetişkinler bir çocuğun saçmalıklarına güldüğü biçimde gülerler ve bilmiş
bir havayla "Düşüncen değişir" derler.
Sizde çevrenizde bir çok insan tarafından mutlaka bu sözleri yada
buna benzer şeyleri duymussunuzdur. Diğer taraftan güzel bir sohbet hızla
müdahaleye dönüşüp
"Kocanın haberi var mı?"
"Ailen bunu biliyor mu?"
"Bir ailen olsun istemiyor musun?"
"Arkanda bir şey bırakmak istemiyor musun?"
Ve sizi eleştirirken en sevdikleri söz; "Bu
bencillik."
Bir kadının anne olması çok güzel bir duygu anne olamamak yada anne
olmaktan kaçınmak da suç değil. Fakat böyle kadınları toplumda ayıplamak ve
eleştirmek rencide etmek maalesef hâlâ kabul görüyor çünkü bu gerekçelerin
hiçbiri toplumun anlayışında yer etmiyor. Size anneliğin kaçınılmaz olduğunu
öğretirken kadınların dikkate alabileceği şu faktörlerin yaygınlığından hiç
bahsedilmemiştir.
Örneğin; kalıtsal hastalıklar aktarmak, hamilelik süresince hayat
kurtarabilecek tıbbi tedavileri alamama riski, aşırı nüfus artışı endişesi,
tabi ki bunlar anne olmak istemeyen bir insan için sadece bazı örnekler, sağlık
veya farklı faktörler nedeniyle anne olamayan insanlar neden toplum baskısına
maruz kalır.
Herkes biyolojik anne olamayabilir. Bazıları bilinçli, bazıları şans
eseri anneliği yaşamıyor yada yaşamak istemiyor.
Kimse yalnız değil bilinçli ya da bilinçsiz toplum olarak bir
başkasının psikolojisini etkilemeye veya bozmaya hakkımız olmadığını
düşünüyorum.
Bilinçli anne olmak istemeyen kadınlarımız içinde bu hiç kolay
degil.Bu operasyonu yaptırmak için Kadın doğumcu jinekologlara başvuran
kadınların finansal yönden sıfırı tüketmelerinin çok yaygın bir durum olduğu
gibi çoğu kez küstahça bir saygısızlıkla reddedilip ve bu işten vazgeçmek
zorunda kaldıkları. Kadınlara sağlık çalışanlarının genelde aşağılayıcı
davranıp, onların düşüncelerini ciddiye alınmadığı da gözler önünde.
Örneğin: "Evlenip çocuğun olduğunda gel" deniliyor. Fakat
bu operasyonu yaptırmak isteyen evli ve çocuklu kadınlara da çok genç oldukları
veya yeterince çocukları olmadığı söyleniyor. Ya da daha kötü senaryo olan
eşini kaybeder yeniden evlenmek zorunda kalırsan evleneceğin kişi senden çocuk
isterse ne yapacaksın gibi psikolojik baskıyla beraber kişinin bilinç altına
kaybetme korkusunu da yüklüyorlar.
Şöyle düşünün hastaneye gittiniz ve çocuk sahibisiniz ama artık
tekrar çocuk sahibi olmak istemiyorsunuz ve ilk sorunuz geliyor. Doktor
partneriniz hakkında soru soruyor; " Bu konuda o kişi ne düşünüyor?"
" Eşimin onayı var oda istemiyor" Ve doktor : " Peki ya ileride
partnerin değişirse ne olacak? O kişi çocuk isterse ne olacak?" Soruya
nasıl tepki vereceğinizi şaşırtan bir soru şöyle bir anlam çıkartılıyor; Bu
doktor , eğer partneriniz çocuk isterse, inandığın her şeye boş vermen
gerektiğini söylüyor ve başka bir partner seçeneği ile tüm düşüncelerini
değiştirmeye çalışıyor.. Sorular, sorgulama gibi adeta başlangıçta sadece soru
soruyorlardı yani meseleyi daha iyi anlamak istiyor gibiydiler ama sonra, sanki
sizi yanıltmak, zorlamak ister gibi sormaya başladılar. Yani kendinizi
mahkemede çapraz sorgulama yapılan tanık gibi hissetmeniz muhtemeldir.
Sonra sizden şunu düşünmenizi istedi; "20 yıl sonra çok pişman
olabilirsin, keşke yaptırmasaydım" gibi.
Aslında istemediğiniz ve büyütmeye hazır olmadığınız bir çocuk
doğurduğunuz gerçeğiyle yüzleşmek yerine kendi gerçeğinizle, herhangi bir gün
yüzleşmeyi tercih etmeniz sanırım en uygunu olur. Çünkü bu gerçeğin biri sadece
sizi etkilerken diğeri bir çocuğu etkiler, onların gelişimi, onların sağlığı…
İnsan üzerine kumar oynanacak bir şey değildir.
Aslında hiçbir doktorun buna yanaşmamasının sebebi, tıbbı ataerkillik
denen kavram yüzünden ve bu, sizin yetkin uzmanınız olarak ona, sizin adınıza
karar verme yetkisi veriyor aslında,bu sizin için neyin iyi olacağı onun
düşüncesine göre belirlenir ve bir hasta olarak sizin istek veya düşüncenize
bakılmaz..
Sizin kırılmanız, kendinizi anlatmak isteyişiniz,onların size olan
aşağılayıcı ve cinsiyetçi tavırlarını ne kadar kabullenmek istemeseniz
de,sonuçta kaybetmiş olarak ayrılmak durumunda kalan yine bizleriz.
Toplum olarak anneliğe çok sağlam bağlar ile bağlıyız. Kadınlık ile
anneliği birbirinden ayırmak toplum olarak bizi zorlayan bir durum. Oysaki
çocuk doğurmak, kadın olmanın bir özelliği, tanımı değil. Bence bir kadının
değeri asla çocuk doğurup doğurmadığına göre belirlenmemelidir. Çünkü bu
durumda onun bütün yetişkin kimliğini soyup onu indirgersiniz. Kadınlar hayat
vermek gibi muhteşem bir kabiliyete sahiptir ama kadının amacı budur demek onun
bütün var oluşunu bir amaca yönelik araç olarak görmektir.
Toplum’un bize yüklediği rollerin basit kelimelerden çok daha
fazlası olduğunu unutmak gayet kolay. Peki ya çocukla birlikte gelen kilolar,
bazı standartlara uyum sağlama baskısı, bunları sorgulamaya korkmak ve bunları
kabullenme adına bir kenara attığımız arzular. Mutluluk ve başarıya giden pek
çok yol var ve hepsi birbirinden farklı görünüyor ama ben bu yolların tamamının
kendi yaşamını tercih etme hakkında olduğuna inanıyorum. Kadınların şunu
bilmesini istiyorum; Anneliği kucaklamak da vazgeçmek de senin seçimin ve bunun
senin değerin ve kişiliğinle hiçbir bağı yok, eş olarak, yetişkin olarak, kadın
olarak.. Anneliğin arkasında kesinlikle bir seçim var bu senin seçimin, sadece
senin seçimin. Teşekkürler.
MYLİFE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK
VE KOÇLUK MERKEZİ : 0505 767 5885
YAŞAM VE AİLE KOÇU :
DİLRUBA GÜNDÜZ