uzman klinik psikolog sabiha ışık 05333738123
sabihaisik@outlook.com
Mutlu olmak için neler yapmalıyız? Neden mutlu olmak istememize rağmen mutlu olamıyoruz?
21/12/2021 Mutlu olmak için neler yapmalıyız? Neden mutlu olmak istememize rağmen
mutlu olamıyoruz? Mutluluk
ile ilgili iki teori vardır. İlki mutluluk dış kaynaklıdır der. Yani dışarıdaki
şartlar uygunsa insan mutlu olabilir der. Diğeri dışarıdaki şartlardan bağımsız
olarak insan kendi içinde mutlu olmayı başarabilir der. Mutlulukla aramızdaki duvarın
her bir tuğlasını aslında insan kendi örer der. Gerçekten böyle midir sizce? İnsan sadece
düşünceleriyle, sadece alacağı kararlarla mutlu olmayı başarabilir mi? Her iki
ihtimalle de yani bizden kaynaklı sebepler ya da dışarıdaki şartların doğurduğu
sebeplerden dolayı mutlu olmakla ilgili yapabileceğimiz şeyler var mı? Değişmek mümkün mü? Değişmek
mümkündür. İnsan istediği insana gerçekten dönüşebilir. Coğrafya kader midir
konusuna girmeyelim burada, tabii ki doğduğumuz yerde kısıtlamalar olabilir ama
unutmayalım ki bizler de ağaç değiliz. Ekildiğimiz yerde kuruyana kadar
duracağız anlamına gelmez. Yer değiştirebiliriz, çevremizi, düşüncelerimizi,
alışkanlıklarımızı, davranışlarımızı ve gidişatımızı değiştirebiliriz. Yani
şuan mutsuzluk ortamımız her ne ise onu gerçekten değiştirebiliriz. Hindistan’da
filleri yetiştirme metodlarını duymuşsunuzdur. Filler dünyaya geldiklerinde
daha miniciklerken ayaklarından bir zincirle kazıklara bağlanırlar. Filler
mücadele eder çalışırlar oradan kurtulma ama küçücük bünyeleri, küçücük güçleri
o kazığı kopartmaya o zincirlerden kurtulmaya yetmez. Yıllar geçer yavru filler
dev yetişkin fillere dönüşür, tabii ki o kazığın ve zincirin üstesinden gelecek
güçleri vardır artık ama denemezler bile. Çünkü değişemeyeceklerine, özgür olamayacaklarına
inanmışlardır. Fillerin artık kıramadığı şey zincirler değil inançlarıdır. Bilim
bize şunu söylüyor; her yıl insanın vücudundaki atomların %98’i değişir. 5
yılda birde vücudumuzdaki sahip olduğumuz atomların tamamı değişir. Elim geçen
yıl %98 oranda farklı atomlardan oluşuyordu. Her şeyimiz tamamen değişiyorsa,
vücudumuzdaki atomlar 5 yılda bir tamamen yenileniyorsa bizi biz yapan şey
nedir? Metafizik. Bunun bir kısmı da geçmişte kurduğumuz düşünce ve
alışkanlıklardır. Hayata eğer böyle derinlemesine bakmazsak bir ömür boyunca
biz insanız diye yaşar gideriz. Ama aslında olan şey geçmişteki alışkanlık ve
gidişatı sürdüren bir organizma olmaktır. Geçmişimizin kaderimiz olmasına
müsaade etmemeliyiz. Geçmiş tarafından programlanan değil geleceği programlayan
olduğumuzun farkına varırsak eğer hayatımızın en büyük devrimini
gerçekleştirmiş olacağız. Doğru insan ilişkileri Sosyal
canlılarız ve insanın doğasında baskın olan özelliklerden birisi de kendini karşı
tarafa kabul ettirme isteğidir. Yani karşı tarafın ne düşündüğü ne söylediği bizim
için çok önemlidir. Fakat insanlarla olan iletişimimiz bilgi alışverişi, yardımlaşma,
iyilik, güzellik, iyi sohbet, güzel vakit geçirme üzerine olmalıdır. Baskı,
gerginlik, stres, kıyas, arkadan iş çevirme, dedikodu böyle şeyler kaostur ve
kaos herkese zarar verir. Kaosun içindeki her insan mutsuz olur. Ayrıca mutsuz
olmaktan daha kötü bir şey varsa oda birilerini mutsuz etmektir. Bu konuyla
ilgili Stanford üniversitesinin bir araştırması şöyle; insanın yaşam süresi ve
hayat ortalama sağlığı çevresindeki mutsuz insanların sayısı ile çok
alakalıymış. Aslında çok mantıklı geliyor çünkü insan toplumdan, yakın
arkadaşlarından beslenir. Bu maddede iki sonuç çıkartabiliriz. İlki kimseyi
mutsuz etmeyelim. İkincisi de bizimle mutsuzluk üzerine bir iletişim kurmaya
çalışan yani gerginlik, stres, kaygı, kıyas, münakaşa, iş çevirme, dedikodu üzerine
iletişim kurmaya çalışan insanlardan da uzak durduğumuzda bence hayatımızda çok
iyi bir adım atmış olacağız. İnsanlara yak uydurmaya çalışmak yerine üzerinde
yürüdüğümüz yaşam yolunda doğru adımlar atmayı öğrenebiliriz. Toplum ortalamasından kurtul Yaşamımızı
iyileştirmeye, mutluluk seviyemizi yukarılara çekmeye çalışırken unutmamamız
gereken noktalardan birisi de toplumsal mutsuzluktan sıyrılmak. Kültürlerin bazı
default ayarları vardır. Yani toplumların sevgi, saygı, endişe, stres, insana
olan saygı oranları bellidir. Toplumların içindeki insanlar da birbirine
benzer. Neden öyledir? Çünkü benzer şekilde düşünürüz, benzer yerlere gideriz,
benzer şeyleri izleriz, benzer cümleleri kurar, benzer hedeflere sahip oluruz.
Şuan hangi ülkede yaşıyorsanız o ülkedeki kaygılarla sizin şuan özel
hayatınızdaki kaygılar birbirine çok yakındır. Sadece çok düşük bir yüzde keşfe
çıkar, kendi hayatını keşfeder, dışarıdaki kaygılardan kurtulup kendi mutluluğu
için çalışmaya ve yaşamaya başlar. Herkes kendisini mutsuz eden sebepleri şöyle
bir kağıda yazsa eminim ki herkes için geçerli bu, içinden bazıları doğrudan
bizim hayatımızla ilgili olmayan şeyler. Yaşamlarımızla, hayatımızla, doğrudan
alakası olmayan şeyleri kafaya takmaktan, onlarla meşgul olmaktan kurtulursak
belki mutluluk seviyemizi aşağıya çeken şeylerin bazılarından da kurtulmuş
oluruz. Bu basit bir karar gibi gözüküyor ama bence çok cesur bir karar. Hem
bizi ilgilendirmeyen şeylerden uzaklaştığımızda kalan zaman ve mental vakitte hayatımızda
doğrudan etkisi olan şeyleri çözmeye, onlarla ilgilenmeye, hayatımızı
iyileştirmeye daha çok fırsat bulabileceğiz. Şöyle düşünebiliriz; birkaç kitap
bulmak için dev bir kütüphaneye gittik ve kütüphanede milyonlarca kitap var ve
biz bunun derdini, sıkıntısını, stresini yaşıyoruz. Sakin olalım. Hayatımızda
çok sorun olabilir. O kütüphanede de çok fazla kitap olabilir. Ne yapabiliriz? İlgilendiğimiz
rafın önüne gidersek eğer en azından çözmemiz gereken sorunları aza indirgemiş
oluruz. Etkilenmemek için derinleş Denize
gittiğinizde mutlaka gözlemlemişsinizdir. Rüzgarlı havalarda yani dalgalı
havalarda özellikle denizlerin kıyı kısımları biraz bulanık olur. 5-10 metre
derine gittiğinizde o derinlerin suyunun daha berrak olduğunu görürsünüz. Bana
öyle geliyor ki karşılaştığımız olayların büyüklüğü değil bizim sığ olmamız
bizim mutsuzluğumuza sebep oluyor. Zaten bir karış suysak kim üflese bulanırız.
Basit bir laf, bir kıskançlık, bir gol, bir oy, bir bakış, bir unvan hayatlarımızı
altüst edebiliyor. Okyanuslarda ters giden şeyler yok mu? Orada hava her zaman
güzel mi? Hayır. Hemde nasıl ters giden şeyler var orada. Ama bir okyanusu bir fırtına
karıştıramaz. Yüzeyinde dalgalar, köpükler, şimşekler, şiddetli fırtınalar
görebilirsiniz ama derinler her zaman dingin ve sakindir. Bir fırtına anında
eğer okyanusa sorarsak nasıl gidiyor diye her şey yolunda diyecektir. Çünkü
okyanusların yüzeyleri toplam okyanus hacminin %1’i bile değildir. Burada
derinleşmekten bahsediyorum. Yani hayatımızda karşımıza çıkan sorunlara
öğretilegelen açılarla değil orijinal daha gerçek pencerelerden bakmaktan, daha
derinleşmekten bahsediyorum. Bu yazıda buluşarak bunu bir miktar
gerçekleştiriyoruz. Aslında hepimiz derinlerde daha önemli şeylerin peşindeyiz.
Bu tür içerikleri, yazıları takip etmek de derinleşmeye antrenman gibi oluyor. Yani
sanki bir tas suyun okyanuslaşma yolculuğunda tas suyu besleyen kaynaklar
ırmaklar yerine geçiyor. Bir umuttur yaşatan insanı Bu
mutluluk için de geçerlidir. Farkındaysanız genelde mutluluğumuzu da hep
erteleriz. Şunu yapayım, şunu gerçekleştireyim, şu yıl gelsin tam olacak işte o
zaman mutlu olacağım hayatım tamamlanmış olacak deriz. Şartlarımızı tabii ki
iyileştireceğiz ama farkındaysanız mutluluğu beklettiğimiz o planlar asla
tamamlanmıyor. Her tamamlanan hedefte mutluluğu bir sonraki hedefe erteliyoruz.
Hadi bu sefer tersini yapalım. Hedeflere varınca değil hedefe ulaşma yolculuğunda
mutlu olmayı deneyelim. Yani farkındalık ile yaşayalım. Yıllar ilerledikçe
sadece yaşımızı arttırmasın farkındalığımızı da arttırsın. Şartlara değil sana bağlı Bir
araştırma sonucu bize şunu söylüyor, mutluluğun sahip olduğumuz yaşam şartları
ile sandığımız kadar alakası yok. Tabii ki ay sonu kiramı ödeyebilecek miyim?
Geçinebilecek miyim? Mutsuzluk sebebidir. Eğer zaten bir toplumda tek bir insan
bile gece yatağa yatarken geçim derdi ile yatıyorsa ertesi gün kiramı
ödeyebilecek miyim? Derdi ile yatıyorsa o toplumun ayıbıdır. Bundan
bahsetmiyorum. Burada bahsettiğim şey temel barınma ve yeme ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyorsak
ve toplumun ortalama bir insanı gibi de hayat standartlarımız varsa bu çizginin
üzerinde çok da fazla fark olmadığı. Bu araştırma İllinois üniversitesi tarafından
yapılmış. Çok zengin insanların yani yılda 10 milyon dolardan fazla kazanan
insanların mutluluk seviyesinin iyi durumdaki çalışanlarının mutluluk
seviyesinden çok da farklı olmadığı ortaya çıkmış. Şimdi diyeceksiniz ki bir yerden
para geldi, piyango çıktı bu beni mutlu etmeyecek mi? Edecek tabii ki ama burada
insanın her ortama çok hızlı adapte olabilme psikolojisi devreye giriyor. Yani
bu araştırma bize şunu söylüyor. Kısa süreli mutluluklar, gelen anlık haberler
ve değişen hızlı yaşam koşulları ile çok alakalı ama uzun süreli mutluluklar
sahip olunan şartlarla değil kişinin tamamen kendisi ile alakalı. ‘Alıcının
pişmanlığı’ terimini daha önce duymuş olabilirsiniz. Bazen anlık streslerimizi ya
da anlık mutsuzluklarımızı bir şeye sığınarak ya da bir şeylere sahip olarak
geçiştirmeye çalışırız. Bu yüzden de bu psikolojide satın aldığımız şeyler çok
kısa süre sonra işe yaramamaya başlar. Egzersizler, okumalar, araştırmalar,
kısa süreli seyahatler, kendimiz ile doğru vakit geçirmeler bunlar bir şey
satın almadan mutluluğu yakalayabileceğimiz şeyler. Belki bunları
deneyebiliriz. Hem mutluluğu dışarıda aramak yerine kendi içimizde keşfetmiş
oluruz. Bunların her biri bizi mutluluğa götürebilecek küçük adımlar küçük
fikirlerdir. Aldığımız her karar bizim için her karar insan için ve bunları
gerçekleştirirken kendimize karşı biraz daha anlayışlı, sabırlı ve nazik
olursak bence üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şey yok ve tabii ki hayal
kurmayı kendimizi gerçekleştirme heyecanını asla bırakmamalıyız. Uzm Kln Psikolog Sabiha IŞIK |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
İçsel çatışma nedir? Ego (ben) çatışmalarımızla nasıl denge kurabilir? - 11/01/2022 |
Çatışmaların varlığı insanın nevrotik olduğunu göstermez. İstek, ilgi ve fikirlerimiz hayatın bir noktasında çevremizdekilerin istek, ilgi ve fikirleri ile çatışacaktır. Ayrıca çevremizdekilerle aramızda bu tür uyuşmazlıkların olması ne kadar doğals |
Çocuklara cinsellik nasıl anlatılmalıdır? Ergenlere cinsellik eğitimi nasıl verilmelidir? - 11/01/2022 |
Çocuklarda cinsellik eğitimi çocuğun psikolojik gelişimi açısından çok önemli bir konudur. Özellikle bizim toplumumuz gibi cinselliğin tabu kabul edildiği toplumlarda cinselliği konuşmak çok ürkütücü gelebiliyor ebeveynlere ve ne zaman konuşacakları |
Erteleme davranışı ve Motivasyon - 04/01/2022 |
Kabul edelim hepimizin motivasyona ihtiyacı var. Ders çalışırken, işte çalışırken, üretken olmak için, gezmek için bazen ev temizlemek için bile motivasyona ihtiyacımız oluyor. O olmayınca hiçbir şey yapasımız gelmiyor. Peki bu durumun üstesinden na |
Mevsimsel depresyon nedir? - 31/12/2021 |
Depresyon, son yıllarda çok sık karşılaştığımız bir ruhsal bozukluk haline geldi. Bu kadar çok sık görülüyor olması aslında bir ruhsal grip olarak da adlandırılmasına neden oldu. Günümüzde her beş kişiden neredeyse bir tanesi depresyon tanısı almakt |
Borderline (sınırda) kişilik bozukluğu nedir? - 26/12/2021 |
“İnsanlar, sınırda kişilik bozukluğuyla yaşamın nasıl bir şey olduğunu bilmek istiyor. Hiç yaşamıyor gibi hissediyor ya da muhtemelen çok canlısın. Yükseğin en tepesini ve dibin en dibini hisseden birisin. Küçük şeylerle kolayca tetikleniyorsun. Bir |
Sosyal medya bağımlılığı nedir? Sosyal medya modern insanın toplumsal uyumunu nasıl etkiler? - 17/12/2021 |
Sosyal medya bağımlılığı son 10 senedir psikiyatride sınıflandırma klavuzuna tanı olarak girdi. Davranışsal bağımlılık olarak biliniyor. Yani dijital bağımlılık. Bu bağımlılıkta kişi tıpkı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi onunla fazla zaman geçirm |
Ergenlik dönemi önemli noktaları - 06/12/2021 |
Ergenlik dönemi aslında evinde ergen olan bütün annelerin ve babaların çok iyi tanıdığı bir süreç ve bizimde çevremizde gördüğümüz ve evlerimizde bizimle birlikte yaşayan evlatlarımızdan dolayı tanıdığımız bir süreç. Ergenlik dönemi çocukluktan kop |
Sınav stresi nedir? Sınav kaygısı nasıl yenilir? - 03/12/2021 |
İnsanın sınavda yeterince başarılı olamayacağı, istenen başarının altında kalacağı ve bundan dolayı da başarısız olacağına ilişkin korkularına, kaygılarına sınav stresi diyoruz. Stres ve kaygı aslında insanı belli anlamda koruyucudur. Belli bir düz |
Sanal İlişki (Siber İlişki) Nedir? Sanal İlişki Yakın İlişkiden Dezavantajlı Mıdır? Sanal İlişki N - 26/11/2021 |
Önümüzde hayatımızın neredeyse tamamını ele geçirmiş bir gerçeklik var; sanal dünya. Sosyal medya kullanım artışı ile birlikte ortaya çıkan internet, bağımlılığı ve sanal ilişkileri (siber ilişki) beraberinde getiriyor. Bu ilişki türünde kişiler bir |
Devamı |