19/01/2012
''ERGEN, ADAM YERİNE KONULMAK İSTİYOR''
Onlar bireyselleşmek, saygı görmek, en önemlisi de adam yerine konulmak istiyor. Her şeyi sorguluyor, kendilerini dünyanın merkezinde görüyorlar. Farklı bir dünyaları var onların.Ne çocuk, ne de yetişkinler.''Ergen'' onların adı. Oldukları gibi kabul edilmek istiyorlar sadece. Duygularını açıkça dışa vurmak istiyor, baskılardan,kurallardan kurtulmak istiyorlar. Özellikle de ''erkeklşer ağlamaz'' gibi baskılardan nefret ediyorlar. Ancak Pedagoji Uzmanı Derya Vural'a göre özellikle erkek çocuklar üzerinde böyle bir baskı var maalesef. Anne-babalar, oğullarının ''mantıklı''olmaları, ''kız gibi duygusal '' olmamaları için ellerinden geleni yapıyorlar. Duyguları arka planda, mantıklı bireyler kazandırıyorlar topluma. ''Erkekler duygusuz'' diye daha sonra şikayet ediyoruz etmesine...Bu erkekleri kendi ellerimizle ''yarattığımızı'' fark etmiyoruz ama... Çocuk yetiştirme konusuyla, özellikle de ergenlik döneminde yaşanan ''krizlerle'' ilgili soruları Derya Vural yanıtladı. Derya Hanım , İstanbul Üniversitesi Pedagoji Bölümü'nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümünde Yüksek Lisans yapmış genç bir Pedegog...
-Erkek çocukların kız çocuklardan farkı ne?
Erkek, doğal olarak duygularıyla barışık bir tür değil. İçgüdüsel boyutta baktığımızda yaşadığı en büyük, dominant duygusu yetersizlik kaygısı. Kadınlar bu konuda daha şanslılar. Çünkü onlar doğal olanı yaparken duygusal anlamda güçlü olabiliyorlar. Hatta aynı anda pek çok işi yapabiliyorlar, her şeyi organize edebiliyorlar. Ama erkek bu şekilde değil. Erkek sadece mantığını çalıştırmaya çalıştırıyor. Doğal olarak bunu yaşayan bir erkeğe siz bir de ''Erkekler ağlamaz, gülmez, güçlü olmak zorundadır, duygularını belli etmez'' derseniz, çocuk içinde zaten yaşatamadığı şeyi iyice baskılar ve sadece mantık üzerinde durmaya, duygularını dışa vurmamaya başlar. Biz de şikayet ederiz ''Erkekler Duygusuz'' diye..
-Bu ''duygusuz'' erkekleri biz mi yaratıyoruz?Yani anne-babalar ve toplum....
Kesinlikle. Bu erkekleri biz yaratıyoruz ve sonra onları etiketliyoruz. Erkek çocuklarının üzerindeki en büyük baskı bu aslında.Ergenlik dönemi ise çok daha karmaşık ve kaotik bir dönem. Ergenler ayrı bir ''tür'' adeta. Ne yetişkin, ne de çocuklar. Hem fizyolojik olarak, hem de bedensel, hormonal ve duygusal anlamda her şey birbirine giriyor o dönemde. Bir anda her şey değişime uğruyor ve ergen, bu hızlı değişime ayak uydurmakta zorlanıyor. Anlayışlı, uslu, çalışkan çocuğun yerine birden asi, anlaşılmaz, umursamaz hale gelmiş bir çocuk karşımıza çıkıyor. Biz de tabii anlayamıyoruz o çocuğu. Hormonal değişiklik, ergenistese de istemese de onu öfkeli ve tahammülsüz hale getiriyor. Bir anda patlıyor ama daha sonra üzülüyor, pişman oluyor. İlk patlamayı kontrol edemiyor ama. Hormonların suçu bu. Bu durumunun bir tanımı da yok. bu da onda bir sıkıntı yaratıyor. Çünkü ergen ne çocuk, ne de yetişkin.
-Bireyselleşmek çok önemli değil mi bir ergen için?
Kesinlikle. Ergen, bireyselleşmeye çalışıyor. Bizim, yetişkinlerin koydukları kuralları onlar tekrar sorgulayıp içselleştirmek istiyorlar. Yani onlar ne anneleri ne de babaları olmak istiyorlar. Onlar sadece kendileri olmak istiyorlar. O dönemde yaşanan aslında bir kişilik savaşı ve bir ''bireyselleşme çabası''. Bağısız ve farklı bir birey olduğunu kanıtlamaya çalışıyor ergen. Ergenler aynı zamanda 'ben-merkezci''dirler. Hep kendilerini düşünüyorlar, çünkü kendilerini oluşturmaya çalışıyorlar ve herkesin de kendileri gibi düşündüğünü zannediyorlar. Onlar herkesin de kendileri gibi düşündüğünü zannediyorlar. Onlar için imkansız hiçbir şey yoktur mesela. Çok cesur oluyorlar ve riskli davranışalara daha kolay yönelebiliyorlar. Genelde ergen bireyselleşme çabası içinde oluyor.
-Ama bizim aileler, hatta toplum bireyselleşmeye pek izin vermez...
Evet. Bu çok büyük bir sorun. Eğitim sistemimiz de, aileler da izin vermez bireyselleşmeye. Bu nedenle de bizde ergenlik yaşı 25'te biter. Mesela evlenip evden gidene kadar bizde çocuklar aileyle yaşar ve ayaklarının üzerinde durmayı beceremezler.
-Ergenler en çok neye önem veriyor?
Dış görünüşleri, İmajları ve cinsellik. Bu üç şey onlar için çok önemli. Ergenlik döneminde hem erkekler, hemd e kızlar dış görünüşlerine çok dikkat etmeye başlıyorlar, idolleri oluyor, onları taklit etmeye başlıyorlar, cinsellik çok önemli oluyor.Cinsellikle ilgili denemeler, araştırmalar hep bu dönemde oluyor. Ergen bunları yaşarken evden de uzaklaşıyor. Bir arkadaş grubuna ait oluyor ve orada var olmak istiyor.
-Peki anne-babalar ne yapmalı?
Özellikle bizim annelerimiz aşırı derecede koruyucu ve kollayıcı. ''Seviyorum'', ''ilgileniyorum'' adı altında çocukları için her şeyi yapıyorlar ama bu aslında çocuklar için yapılan bir iyilik değil, aksine kötülük. Çünkü aile içinde ders çalışmak dışında çocuğun bir sorumluluğu da olmalı. Bu sorumluluk çocuğun yaşına göre değişebilir. 5 yaşında bir çocuğun da yapabileceği şeyler vardır. Bu belirlenir. Ailenin bu sorumluluğu çocuğuna vermesi lazım. 15 yaşındaki bir çocuk örneğin odasını da toplar, çamaşırını da yıkar ütüsünü de yapar, yemeğini de yapar. Ama buna izin verilmiyor.Bütün bu işleri anneler yapıyor, çocuklar da evlerini otel gibi kullanıyorlar. Sadece ders çalışıyorlar. Akademik başarı tabii ki önemli ama hayat sadece derslerden ibaret değil. Otel olarak gelip gittiği bu evine ait de hissettiriyor bir süre sonra kendini çocuk.
0533 373 81 23